SAMSUN’UN TARİHÇESİ
Tarih öncesi dönem
Samsun'daki yerleşim geçmişi Eski Taş Çağına dek uzanmaktadır. Tekkeköy Mağaralarında keşfedilen ve MÖ 60000 ile MÖ 15000 yılları arasına tarihlendirilen
katman şimdiye dek keşfedilen en eski
yerleşimdir. Mağara yerleşiminde yaşayan bu insanlar topluluk bilinci gelişmemiş ve henüz üretici pozisyonuna geçmemişlerdi.
Karanlık çağların ardından MÖ
5000-3000 yılları arasında Anadolu'ya gelen Hattilerin bir kolu olduğu sanılan Kaşkalar, MÖ 3500'lü yıllarda Samsun'un 3
kilometre doğusunda Mert Irmağı kenarında günümüzde Dündartepe Höyüğü’ nün bulunduğu yerde bir site oluşturmuşlardır. 15 metre yüksekliğinde, 200 metre genişliğinde ve uzunluğunda olan höyüğün kazıları sırasında en eski yerleşimin Bakır Çağına ait olduğu saptanmıştır. Tekkeköy Irmağı kenarında keşfedilen bir yerleşim yerindeki kazılar ise bu yerleşimin Geç Bakır Çağı ile Tunç Çağı özelliklerini taşıdığını, yerleşimde yaşayanların avcılık toplayıcılık ile geçinip Taş Devri aletlerini kullandığını göstermiştir ve yerleşimde herhangi bir yapıya rastlanmamıştır. Dündartepe Höyüğü ve Tekkeköy yerleşiminin yanı sıra kent çevresinde yer alan Kale Doruğu Höyüğü ve İkiztepe Höyüğü kazılarında bu yerleşimlerin köy tipinde
olduğu ve küçük topluluklar tarafından kurulduğu belirlenmiştir. Ahşap evlerde oturan bu
halkların avcılık, hayvancılık ve balıkçılık yaparak geçindiği, kumaş ve deri işleyebildiği, bakırdan alet, silah ve takı yapabildikleri saptanmıştır. Ayrıca yerleşim yerinin dışında keşfedilen mezarlıklarda yapılan incelemeler
ölülerin kullandıkları eşyalarla birlikte gömüldüğünü ortaya çıkarmıştır. İkiztepe mezarlarında yapılan incelemeler burada yaşayan halkın Kuzey Karadeniz, Romanya, Bulgaristan ve Kafkas
kıyılarında bulunan halklarla ırkdaş olduğunu kanıtlamıştır.
Hitit hâkimiyeti dönemi
Kent, Kaşkaların ardından I.
Murşili tarafından fethedilerek Hitit Krallığı topraklarına katılmıştır. Hitit döneminde
özel bir durumu olmayan yerleşim yerine o dönem
Eneti adı verilmiştir.
Amazonlar dönemi
Modern tarihçilikte varlıkları tartışmalı olsa da Amazonların Kuzey Anadolu'da yaşadıkları sanılmaktadır. Antik Çağ oyun yazarı Eshilos Amazonların Termodon kıyısındaki Temiskira
köyünde yaşadıklarını ve erkeklerden nefret
ettiklerini, tarihçi Heredot Amazonların İskit topraklarına
uzanan macerasını, Diodorus ise Amazonların iyi ok atabilmek amacıyla tek göğüslerini kestiklerini aktarmaktadır.
Amazonların hangi tarihte Samsun çevresine
yerleştikleri bilinmemektedir. Sadece kadınlardan
oluşan bir topluluk olan Amazonlar bahçıvanlığı, biniciliği ve savaşçılığı biliyorlardı. Platon ve Sokrates'in aktardıklarına göre zamanla
Batı Anadolu'ya doğru yayılmış ve Atina önlerine kadar gelmişlerdir. Herodot'un
aktardıklarına göre Atina'dan dönmekte iken Amazon gemilerinin erkek gemicileri
Atinalılar tarafından öldürülmüş, gemiciliği bilmeyen Amazonlar kaçarken açık denizde ölmüş ve ülkeleri de yerli kavimler tarafından işgal edilmiştir.
Pontus hâkimiyeti dönemi
III. Aleksandros'un ölümüyle birlikte
zayıflayan ve parçalanan Makedonya'dan bağımsızlığını ilan eden bölgelerden biri de I. Mitridat Ktistes liderliğinde Pontus Krallığı olmuş, Samsun da krallığın toprakları
içerisinde yer almıştır. Kral olduktan sonra önemli atılımlar
yapan ve Kırım'a kadar krallık topraklarını genişleten VI. Mitridat, MÖ 85 yılında Roma Cumhuriyetine saldırmış, savaş yirmi beş yıl sürmüştür. VI. Mitridat bu dönemde tanınmış Romalı generallerden Lucius Cornelius Sulla, Lucius Licinius
Lucullus ve Gnaeus Pompeius Magnus'a karşı zaferler kazanmıştır. MÖ 63 yılında Lucullus lejyonlarıyla Samsun, Sinop ve
Trabzon'u ele geçirmiş, Pompeius ise VI. Mitridat üzerine yürümüş ve kesin bir zafer kazanmıştır. Oğlunun kral naibi olduğu Kırım'a kaçan VI.
Mitridat oğlu tarafından ihanete uğramış, zehir içerek intihar etmek istediyse de
zehire olan bağışıklığı sebebiyle ölmemiştir. Bunun üzerine
kendi isteğiyle sadık bir askeri tarafından
hançerlenerek öldürülmüştür.
Roma egemenliği dönemi
Babası VI. Mitridat'a ihanet eden II.
Farnekes bunun karşılığında "Roma'nın
dostu ve müttefiki" sıfatıyla Pontus kralı ilan edilmiş ve krallık vasal bir Roma krallığı olarak yaşamaya devam etmiştir. Ancak Gnaeus Pompeius Magnus ve Jül Sezar'ın arasındaki çekişmeyi fırsat bilen II. Farnekes Kırım'dan gelerek Samsun'u kuşatmış, Roma'ya sadık kalmak isteyen kent dirense
de düşmüş ve halk Pontus
ordusunca kılıçtan geçirilmiştir. Bir yıl sonra
Zela Muharebesi'nde Sezar komutanlığındaki Roma ordusu
II. Farnekes'in komutasındaki Pontus ordusu ile karşı karşıya gelmiş , savaştan zaferle çıkan Sezar ünlü veni, vidi, vici sözünü yazdığı bir mektubu başkent Roma'ya
göndermiştir. Samsun ise Roma Cumhuriyetine olan bağlılığından dolayı serbest şehir olarak tanımlanmış ve vergiden bağımsız, kendi kendini yöneten bir kent olarak Roma Cumhuriyetine bağlanmıştır.
Jül Sezar'ın suikaste uğramasının ardından kurulan ikinci triumvirlik döneminde Sezar karşıtı olan Marcus Antonius tarafından Sezar'a bağlılığı halen devam eden Samsun'a Straton adında
zalim bir komutan vali olarak atanmıştır. Aktium
Muharebesi'nde Antonius'un yaşadığı hezimet ve intiharından sonra ilk Roma imparatoru olarak tahta
çıkan Sezar'ın yeğeni ve evlatlığı Caesar Divi Filius Augustus tarafından Samsun'a eski durumu iade
edilmiş ve tekrar serbest şehir olarak tanımlanmıştır. Önceleri
Bitinya eyaletine bağlı olan şehir sonraları
Galatya eyaletine bağlanmıştır. 111-113 yılları
arasında Samsun valisi olan olan Pline'in imparator Trajan'a yazdığı mektuptan şehrin yerel bir meclis tarafından kendi
yasalarıyla yönetildiği öğrenilmektedir. Fakat
başkent Roma'dan gelen emirler ne olursa olsun
yerine getirilmek zorundaydı. 2. yüzyılın sonlarından itibaren şehir özel durumunu yavaş yavaş kaybetmiş ve merkezî yönetime daha bağlı bir yönetim anlayışı hakim olmaya başlamıştır.
Bizans dönemi
Roma İmparatorluğunun 395'te bölünmesiyle birlikte doğu topraklarına hükmeden Bizans İmparatorluğunun hakimiyet bölgesinde kalan Samsun önceleri Helenopontus
eyaletine, I. Justinianos dönemiyle birlikte de Armeniak bölgesine bağlanmıştır. Ayrıca şehir bir piskoposluk merkezi haline getirilmiştir.
Bir ara Mutasım'ın emriyle 863 yılında
Malatya Emiri Ömer bin Abdullah şehri ele geçirilip
yağmalasa da şehir tekrar Bizans hâkimiyetine girmiştir. Şehir 14. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren Ceneviz Cumhuriyeti egemenliğine geçse de bu durum savaşla değil Bizans'ın Ceneviz ile yaptığı anlaşmalar sonucu kentin boşaltılmasıyla
gerçekleşmiştir. Bu dönemde kent
bir ticaret kolonisi olarak yaşamaya devam etmiştir.
Osmanlı dönemi
Osmanlı egemenliğinde geçen 15, 16 ve 17. yüzyıllarda önemsiz bir iskele kenti olarak
kalan Samsun, bu dönemlerde çevre bataklıklarda imal edilen kendir ve halatlar
ile savaşlarda orduya erzak yardımı yapması dışında unutulmuş bir kent
görünümündeydi. Bu nedenle de birçok kez eşkıya saldırılarına
maruz kalmıştır. Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım Hanlığı Osmanlı İmparatorluğunun elinden çıkınca şehrin ticareti de iyice gerilemiştir.
Baba Zünnun İsyanı sırasında Samsun Beyi Mehmet Bey sağladığı başarılar nedeniyle
yükselmiş ve Çaldıran Muharebesi'ndeki katkıları
nedeniyle de paşa seviyesine yükselmiştir. Bu dönemde Sivas Vilayetine bağlı olan Samsun Trabzon Vilayetine bağlanmıştır. En zor dönemini 17. yüzyılda yaşayan şehir III. Mehmed döneminde Kazakların
saldırısına uğramış, büyük zarar görmüştür. Zamanla halkın kenti terk etmesiyle Samsun, 1642 ve 1643
yıllarında köy düzeyine kadar inmiştir.
1774 yılında Canik muhassıllığına atanan Muhassıl Canikli Ali Paşa'nın ailesi 1808 yılına dek bölgeye hakim olmuştur. III. Selim'in son dönemlerinde muhassıl olarak atanan
Hazinedar Süleyman Ağa'nın ailesi ise 19. yüzyıl ortalarına kadar
Canik ve dolayısıyla Samsun'da söz sahibi olmuşlardır. Bu dönemden sonra ise Samsun'a mutasarrıflar atanmaya başlamıştır. Samsun'da görev yapan mutasarrıflar
arasında Ziya Paşa da bulunmaktadır.
19. yüzyıl ortalarından itibaren Samsun ,
tütün ekiminin yaygınlaşması ve buharlı gemi ticaretinin
Karadeniz'de de başlaması ile tekrar gelişmeye başlamıştır. Şehrin ticarî ve ekonomik potansiyeli arttığı gibi nüfusu da gelişmiştir. Trabzon ve Ege kıyılarından Türklerin, İç Anadolu'daki Rumlar ile Ermenilerin ve Avrupalı tüccarların şehre yerleşmeye başlaması, Kafkasya
göçmenlerinin Samsun'a yerleştirilmeleri gibi
etmenler nüfus gelişiminde etkili olmuştur. Karadeniz kıyısının önemli transit limanlarından biri
konumuna gelen Samsun zengin bir ticaret kenti görünümüne girmiş, 1869 yılında çıkan Büyük Yangın ile şehrin neredeyse tamamı yansa da Fransız bir mimara yaptırılan
planlama neticesinde planlı bir şekilde yeniden imar
edilmiştir.
1893 yılında yapılan nüfus sayımına göre
Samsun'un nüfusu 67.624 idi. Nüfusun %49.4'ünü Müslümanlar, %48.6'sını Rumlar,
kalan %2'yi ise Ermeni, Bulgar ve Yahudiler oluşturmaktaydı.
1870 yılında Savvas İyonnidis tarafından kaleme alınan Pontus ve Trabzon Üzerine isimli
kitapta Megali İdea ülküsü anlatılmış, gerçekleştirme yolları olarak ise çetecilik
faaliyetlerinden bahsedilmiştir. Megali İdea yolunda siyasî bir çözüm yolu olabileceği düşüncesi ise II. Meşrutiyet sonrası doğmuş, Birinci Balkan Savaşı sırasında gelişmiş, 1914 yılında I. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla eyleme dönüşmüştür. İyonnidis'in bahsettiği çetecilik faaliyetlerine Samsun'da ilk defa Amasya Metropoliti
Germanos Karavangelis'in 1908'de örgütlediği Rum çetelerinin
faaliyetleriyle rastlanmaktadır. Rum çeteleri Samsun'da eylemlerde bulunmuş, Türk köylerine baskınlar yapmıştır.
Rumlar yalnızca silahlı mücadeleye girmemiş, ekonomik alanda da çalışmalarını sürdürmüşlerdir. Ekonomik açıdan güçlü olan Rumlar, dönemin Samsun Şehremini Papasoğlu Yorgaki
Efendi'nin de desteğiyle çeşitli yollarla tütün
tarlalarına el koymuş, satın almış ya da tefecilik yoluyla ele geçirmişlerdir. O dönem Samsun Şehremaneti
Meclisi'nin yönetim kurulu 7 Rum, 1 Türk; Samsun Ticaret Odası'nın yönetim
kurulu 4 Rum, 3 Ermeni, 1 Türk; Samsun Ziraat Meclisi'nin yönetim kurulu 6 Rum
ve 2 Türk'ten oluşmaktaydı.
Türkiye dönemi
Kurtuluş Savaşı'nın sonlanması ve Türkiye Cumhuriyetinin ilanı ile Türkiye
sınırları içerisinde kalan Samsun, sancak ve mutasarrıflıkların il yapılmaları
üzerine il statüsü kazanmıştır. 1923 mübadelesi
ile şehirdeki Rumlar Yunanistan'a göç etmiş, Rumlardan boşalan yerler ise
mübadillere tahsis edilmiştir.
Cumhuriyetle birlikte il olan Samsun il
merkezi dışında Bafra, Çarşamba, Havza, Terme ile Vezirköprü olmak üzere beş farklı ilçeye bölünmüştür. Bu ilk beş ilçe dışında ilk olarak 1 Haziran 1928 yılında Ladik'in
ilçe yapılmasıyla Samsun'daki ilçe sayısı altıya yükselmiş, 1934'te Kavak, 1944'te de Alaçam ilçelerinin kurulmasıyla şehirdeki toplam ilçe sayısı sekiz olmuştur. 19 Haziran 1983 tarihinde kabul edilen 3392 numaralı kanun
ile de Salıpazarı, Asarcık, Ondokuzmayıs ve Tekkeköy ilçeleri kurulmuştur. 9 Mayıs 1990'da kabul edilen 3644 numaralı kanunla ise
Ayvacık ve Yakakent adında iki ilçe daha kurulmuştur. 2 Eylül 1993 tarihinde kabul edilen 504 numaralı kanun
hükmünde kararname ile büyükşehir belediyesi
kapsamına alınan Samsun'un merkez ilçeleri de büyükşehir ilçeleri adını almıştır. 6 Mart 2008'de
5747 numaralı kanun ile Atakent, Kurupelit, Altınkum, Çatalçam ve Taflan
beldelerinin birleşerek Atakum beldesine katılmasıyla Atakum;
Gazi ve Yeşilkent beldelerinin İlkadım'a katılmasıyla İlkadım adında bir
ilçe kurulması ve Canik beldesinin de ilçe yapılması karara bağlanmıştır. Bu değişiklik ile büyükşehir ilçeleri Atakum, İlkadım, Canik,
Tekkeköy olarak belirlenmiştir. 2012 yılında
çıkarılan 6360 sayılı kanun ile 2014 Türkiye yerel seçimlerinin ardından büyükşehir belediyesinin sınırları il mülki sınırları oldu.
1927'de elektrik şebekesinin hizmete açıldığı şehrin su şebekesine kavuşması ise 1929 yılını bulmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder